06 Mart 2010

kafkaesk korkular

Girmişti birileri aklıma. Tek başıma, başıma buyruk yaşayamazdım. Tanrının bana verdiği o uzun süreyi değerlendirmeli, verilen süre içinde elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Hiçbir seçimi bana bırakmamış yaşamak isteyip istemediğimi bile sormamıştınız. Yaratılmış olmak bile bir seçim değildi. Duvardaki panoya hep kuralları asmıştınız, bizimde her gün önünden geçerken gözümüze takılan bu kurallar, sonunda düşünce dünyamızı kelepçelemişti. Banyodaki paranoya dolu buhran hallerimin sebepleri, bu kızıllık hep sizin eserinizdi. Uyum sağlayamazsam eğer bir bukalemun gibi bu absürd dünyanıza ya yeni bir dünya yaratıp şizofrenik semptomlar ortaya koyacaktım ya da dışlanmamak için, aranızda yaşayabilmek için boşluklar dolduracaktım, dışlayacaktım. Ya da kendimi yine çok fazla suçlu hissedersem cezamı yine kendim sipariş edecektim ağır çalışan zihnimden. Bilinç akışı korkular, yapayalnız yarınlar, karanlık, boş, soğuk odalar... Naçar mantığımın, yaşamak kisvesi altında dayatılan korkuların gönüllüsü benim. İçime bir kurt düştü, kemirdi yaşamsal dokuları, şimdi onu beslemek için hergün yeni korkular ediniyorum... Çık git içimden! Görüyorsun işte zavallıyım... Korkularım bile özgün değil, hepsi ikinci el...

Yoksa kırmak incitmek istemem kimseyi. Yazsam sayfa üzülür, kalem zalim olur ellerimde. Oysa incitmek istemem kimseyi. Tanrım neden varlığımın farkına varmamı sağladın. Bir kırkayak gibi yaşıyordum işte yemyeşil dünyamda. yaşam diye bir şey yoktur, ölümün biyolojik olarak aktif sahasına insanlar yaşam derler, bu cümle benim hayatımın belki de düsturunu oluşturur. Unutmak lazım insan gibi olmak için tüm bu çelişkileri. Beni yargılarlar diye tanıdıklarım teğet geçip yargı süreçlerini ben kendimi hemen kapatıyorum kasvet dolu kodeslere. Yastığımın altında Kafkaesk korkular biriktiriyor, elimin altında hep bir kağıt kalem sinerjisi bulunduruyorum. Çok teatral düşünceler, tarihe yön verecek cümleler yaratamıyorum belki ama kafa karışıklığını çoğaltıp, bir günce bırakabiliyorum ardımdakilere. Süslü püslü yazılar yazmak ta değil amacım. Ruh hallerimin tasvirini okuyorsunuz her seferinde pek fark etmeseniz de. Ruh halin ne diye sorarsınız şimdi. Yazıdan çıkarmak yerine bu anlamı. Hani odanın içinde bir şeyinizi kaybeder de bir türlü bulamaz, bulamazsınız. Bulamadıkça daha da rahatsız olursunuz ama asla başka bir yerde aramazsınız kaybettiğiniz şeyi. Çünkü orada kaybettiğinizi bilirsiniz. Aslında o sırada fark etmeseniz de canınızı sıkan bu "ihtimalsizlik" durumudur... İşte ruh halimi özetler bu durum.

Keşke bu denli korkak yetiştirmeseydim ruhumu. O vakit Kafka'dan da bu denli zevk almaz, bu denli bir distopyaya çevirmezdim dünyamı. Girmişti birileri aklıma. Artık tek başıma, başıma buyruk yaşayamazdım.

Bir gerçek düşlüyorum avucuma düştüğünde beni gülümsetecek. Bir hayat düşlüyorum gerçekten hayat gibi. Bir düş düşlüyorum asla düş olduğunu fark etmediğim ve asla bunun bir düş olduğunu bana söylemeyecek arkadaşlar. Anlam karışıklı tezat duygular istemiyorum. Her ne kadar çok başvursam da örtülü anlatımlar, eğretilemeler istemiyorum. Öylesine alenilik, apaçıklık düşlüyorum... Öylesine temizlik düşlüyorum, korkularımdan kurtulmayı. Ve bembeyaz mermerlerde üşümeden uyumayı..

3 yorum:

  1. Bu zamana kadar yazılanların en açığı, en samimisi olmuş bence. Pek güzel.

    Okurken niye olduğunu bilmediğim bir kıvanç duydum. Belki kelimelerle bu denli sevişen adamın kendine bile yalan söylediğini düşünüyordum diğer yazılarda.

    Şimdi görüyorum ki doğruları da içtenlikle söyleyebiliyormuş. Ya da sadece ben öyle görüyorum.

    İyi tasvirler.

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir entomolog bul ve onla seviş. kafkaesk korkularından belki arınabilirsin.

    YanıtlaSil
  3. Kafka okumuş ama dünyasının sınırlarını keşfedememiş bir insan olarak Dante'yi selamlıyorum. Bana Kafka'yı tanıtan ve beni onun "Dava" adlı kitabının büyük karakterinin (josef k.) ismi ile çağıran bu yazının sahibi Dante; sen var ya boğazına kadar pisliğe batmış bir solucansın... Anladın sen onu Burada gülücük işareti bekleyenler bence ne bu yazıyı ne Dante'yi ne de Kafka'yı anlamamıştır.Ne yalan söyleyeyim bende olsam orada gülücük işareti beklerdim.

    YanıtlaSil