28 Temmuz 2010

autodidacte

seni hep yana taramışlar küçük kız.
hemde,
hemde hep yana taramışlar.
seni hep arkaya yatırmışlar küçük kız.
her sevgilinin,
her fikrin,
her adamın,
her korkunun,
arkasına yatırmışlar...

o yüzden küçük kız;
ben seni görür görmez
tuttum ortadan ikiye ayırdım.

24 Temmuz 2010

Karanlıktan Kahkahalar Yükselecek

karanlıktan kahkahalar yükselecek, kırmızıya düşkün adamların mezelerinde kısrak sırıtışlara rastlayacaksın, hiç üzülme. rüzgarda üçüncü tekil şahıslarla tekdüze kayboluşlar yaşayacaksın, bazen teselli ikramiyesi benzeri birkaç insan tanıyacaksın, yetmeyecekler sana.

neden sonra intihara sürüklenecek temiz duyguların, gittikçe İstanbul'a benzeyeceksin. bir kadın eğer istanbul'a benziyorsa o kadından korkmak gerekir halbuki. istanbul büyüdükçe, ruhsuzlaşır, ruhsuzlaştıkça kendi yokluğunda varlık muhasebesi yapmaya çalışır. bir kadın büyüdükçe yalnızlaşır, unutmamalı.

benim kelimelerim şartlı tahliyeden salıverilecekler. üç tarafı denizlerle çevrili güzelliğinde, koyu bir melankolinin kıskacında kaldığından, tv programları sevdanın stratejik noktalardaki önemi üzerine derin sohbetlere girecekler. bir bok anlamayacaksın..

karanlıktan kahkahalar yükselecek, bilimum yerlerde bilimum pozisyonlarda yalnızlığını düz duvara yaslayacaksın. kadınlığın, eski püskü dairelerin, eski püskü odalarında zaman aşımına uğrayacak. sen her seferinde aşkı bulduğunu anlatacaksın çayını yudumlarken, peşkeşçi arkadaşlarına. yaşamın saçmalığına akıl sır erdiremeyeceksin, anlam arayışından bihaber geçirdiğin her senenin hesabını vermek zorunda kalmasan bile bedelini ağır ödeyeceksin. bu durumun içinden çıkmak için kadın dergileri sana hafif dozda mutluluk enjekte edecekler. hazırlıklı olmalısın..

sıradanlığın örtüsü kaplayınca beni, gittiğim her şehrin kaplumbağalarıyla 'eski sevdaların izdüşümünün yarattığı travma' konulu seminerlere katılacağız. imajların dünyasında köşeye sıkışmışlığın yarattığı bunalıma benzer o duygu beraberinde, belki biraz bob dylan dinleyip huzur bulacağız.

sonra birgün kahkahalar kesilecek. istanbul'a fena halde benzemiş olarak kesik kesik yaşadığın uykuya benzer bir yaşamdan yavaş yavaş uyanacaksın. kırmızıya düşkün adamlar, başka kentlerin ışıkları altında duş alıyor olacaklar. bilemeyeceksin.

simgesel, sembolik anlamlar içermediğin için, saklandığın her siperin ardında delik deşik edileceksin. kusura bakma..

ve benim ağzımdan sözcükler, dumanını üflemek için çektiğimde ağzımdan sigaramı, kibirsizce dökülecek

ve yürüyüp gideceğim, istanbul'dan çok uzağa..

21 Temmuz 2010

peyami safa

umutsuzca 'birbirimizi hiç unutmayalım' diye sözler verdik birbirimize. oysa biliyoruz ki, herşey unutulur, hiçbir yere geç kalınmaz. edip'in de dediği gibi her yere yetişilir.

ve dedik ki hayalperestçe 'umarım aradığın mutluluğu bulursun, çünkü bunu hakediyorsun.' oysa biliyoruz ki, insan gittiği her yerde yalnızdır. kimseye kendine olduğundan daha fazla yakın olamazsın. hepimizin birbirinden sakladığı sırlar, sürtüklükler, orospu çocuklukları var. ve peyami'ye selam edercesine, 'yalnızız' kelimesi geliyor dilime, o son konuşmada. ama diyorum ki sonunda 'boşver, şiirselliğin hiç zamanı değil'. oysa biliyoruz ki; 'haketmiyoruz o kadar yüce mutlulukları..'

zaten gördüğü yerden kaleye vuran sevgililerin, direkte patlayan topu oldukça sen, ne derinliğini ne de deneyselliğini anlayabilecekler insanlar. dedim ya; 'yalnızız!'..

21. yüzyılın mottosu

Bir kaç on yıl öncesi: Beni ne doktorlar, ne mühendisler istedi de ben varmadım. Gittim bu adama vardım.
2010 yılı civarları: Benden ne doktorlar mühendisler istedi de ben vermedim. Gittim bu adama verdim!

20 Temmuz 2010

kaldırımlar

sen hiç büyük düşüşler yaşamadın
kaldırımlarda hiç uyumadın
o yüzden,
24 yaşındaki bir delikanlının
görmüş geçirmişliğine asla uyanamadın!

18 Temmuz 2010

Albrecht Durer

ben sana
'Albrecht Durer bir melankolikti'
diyorum.
sen bana
'artık beni sevmiyor musun'
diyorsun.

sanki her gece
başka başka adamların dairelerinde
içine kalın bir şey değil de,
gittikçe kalınlaşan
başıboş bir özgüven
alıyorsun.

bir üçgenin iç açılarının
toplamından
bahsederken bile,
'üç oda bir yalnızlık' diyen
bir emlakçının surat ifadesinde
tutsak kalırcasına,
bacaklarının arasındaki üçgende
kayboluyorsun.

17 Temmuz 2010

sigaramdan düşmek üzeresin

sigaramdan düşmek üzeresin bu alelacele tavırların yüzünden. yüzünden otobanlar geçirilmiş, oysa önceleri bütün yeşillikmiş dudakların. kirpiklerinde kaç gam yükü, kaç sevdanın vitesini boşa almış umursamazlığı, kaç adamın santimetre hesabı var güzelim. yine de hala safça inandığın o ütopik dünyanın, insanoğlunun içinde kendiliğinden bulunan, hep iyi olanın, 'iyinin' bir yerlerde kazanacağına olan aptalca insancından kaynaklanan bir düş olduğunu sana az da olsa anlatabildim diye düşünüyorum. sarhoş kelebekler, kalın ansiklopedilerin arasında kurutulan prezervatifler, uzun uzadıya istanbul'u düşleyen yeniyetme ruhlar, sohbetlerimizi süsleyen unsurlar olmasaydı daha ilk günden anlattığın o kıçıkırık hikayelerine sadece kusabileceğimi itiraf etmeliyim..

kadehimden düşmek üzeresin gördüğün sürreal içerikli rüyalar yüzünden. yüzünden bir şehrin yarısını görebildiğim halde, diğer şehirlerdeki ihtimalsizlik durumlarının sadece bizim kafa karışıklığımızı çoğalttığı gerçeğini kendime bile itiraf edemediğimden alabildiğine kucak açan bir mentaliteye kavuştum yokluğunda. olur olmaz zamanlarda yokluğunu bana hatırlatıp, upuzun yolların sonunda ulaşılan upuzun kirpiklerin sadece bir hatıradan ibaret olduğunu vurgularcasına 'hadi bana kadınlığımı anlat diyorsun.!' güzelim kadınlığın duşa girdiğim zaman hiçbir zaman tam ayarını yapamadığım sıcak su-soğuk su dengesinden biraz hallice. ama şunu da unutmamalı ki; boşaldıktan sonra, o kadın bu kadın yok herkes aynı. yani kimse kendi yemek tarifinden bahsetmesin süreli bir rüyaya koşut olan bu saçmasapan varoluşların dillerine pelesenk olan 'güzellik' ve 'ilgi' çemberinde..

bununla birlikte bir kaç isteğim olucak senden ve herkesten.. 

artık sevdalar iç açılarının toplamından taşmasın..
umutlar olur olmadık yerlerde süblimleşmesin..
izafiyet teorisinden bağımsız bir gelecek tasviri olsun..
uzay-zaman süreklisine koşut, sevgili-ilgi benzetmeleri can yakmasın.
istanbul hayallerden, hayatlardan çıksın.
insan olabildiği her yerde kurt cobain olsun.
omuzlara minimal düzeyde yaslanalım.
kimse ergonomik sekmelerde kendi ruhunu diğerinin içine düşürmesin..
bir kimse diğer kimseyi karadeliklere benzetmesin.
sevdalar piraye'den, nazım'dan miras kalsın.

sigaramdan düşmek üzeresin, hep bu yüzeyselliğin ve aptallığın yüzünden..

11 Temmuz 2010

mavi

ben bir kadın sevdim kardeşim
kadın alabildiğine çingeneydi
hatta kardeşim
kadının dudakları mavi miydi neydi?

kadın el sallardı bana
at arabasının arkasından bazen
hatta kardeşim
kadının otuzüç çocuğu vardı

ben bir kadın sevdim kardeşim
kadın alabildiğine okyanustu
hatta kardeşim ben öptüm diye
kadının memeleri aniden sustu.

ben bir kadın sevdim kardeşim
kadın alabildiğine çingeneydi
hatta kardeşim
kadının dudakları eski bir mengeneydi

işte budur

seks: bir erkeğin kadını kelimenin birinci anlamıyla sikmesi.
aşk: bir kadının bir erkeği kelimenin her anlamıyla sikmesi.