01 Mart 2010

barbara ve içki sohbeti

sonra sadece içkilerden bahsettik o kadınla. tam yerinde, tam zamanında başımı yere eğdim ben. yüzümde hamster gülümsemesiyle tekrar ona döndüm;

-hayat dedim sert bir içkidir, kimisi hiç sarhoş olmaz. kimisi rüzgarı ellerinde taşırda haberi olmaz.

kan kırmızısı gözlerini bana değdirdi. utancı yoktu hiç. gözlerinin kırmızısına karşın, elleri çok beyazdı, bembeyaz kelimesine anlam katar gibiydi elleri. dedi ki;

-bu beylik laflara gerek yok yakışıklı, sen zaten şiirin sarsıcı mısrasısın.

sonra ben tam yerinde başımı yere eğdim tekrar. kadınlığını böylesine çılgınca kullanan, dudaklarında kalabalık kentler taşıyan o kadın karşısında şansım olmazdı. o çok akıllıydı.

ona sahip olmak istemiyordum. o uzakta bir yerlerde birinin kadını olmuştu çok önceleri. gücünü özgürlüğünden alıyordu. bunu anlıyordum. bu yüzden gözleri kırmızı, elleri bembeyazdı.

sonra o kadın gitti, masadan asil hareketlerle kalktı. muazzam bir yalnızlığı vardı. herşeye sahip bir yalnızdı o. hesabı ödedi. gidişindeki edaya aşık olmamak benim insiyatifimde olan bişey hiç değildi.

o kadın benim yansımamdı, elleri o yüzden beyazdı bu kadar, gözleri ateş kırmızısı.

güle güle dedim ben sadece. durdurmak gereksizdi. o giderdi, çünkü ben kendimi bilirdim.

içkimi yudumladım tekrar, ve onunla konuşur gibi dudaklarımı oynattım içimden yine;

güle güle barbara...

1 yorum:

  1. güle güle Jack diyesim geldi. etkili. ben neden barbara oluyosam. düşün o kadar etkili :)

    YanıtlaSil