07 Haziran 2014

Hayatın Muhkem Mevkileri #6

sesler eksiliyordu birden. adın bilmeceydi şimdi. oturmuş televizyonda dizi izliyordum. televizyonu kandırarak seni izliyordum. yalandan çay demliyordum. çıldıracaktım ama beni çok kişi seviyordu. kimse çıldırmama müsaade etmiyordu. adının yazılı olduğu tabelalar görüyordum şehirlerarası otobüs yolculuklarında. yaşıyor muyum, acaba o koltukta sahiden oturuyor muyum diye muavini çağırıp bazen bir kek, bazen bir tane daha su istiyordum.

sesler eksiliyordu birden. gecenin karanlığında bir orkestra giriyor ve ben aniden bir orhan gencebay oluyordum. yalandan pink floyd dinliyordum. bazen bir adamın gazetesini gözucuyla okuyor ve akşamki maçı soruyordum. yani seni soruyordum. arada bir porno film açıp seni soyuyordum. tabi bunu kimseye söylemiyordum. yüzüne ne çok yüzü benzetiyordum. yaşıyor muyum, acaba o caddede sahiden yürüyor muyum diye bir adamı aniden durdurup hiç gitmeyeceğim bir adres soruyordum.

sesler eksiliyordu birden. bir bankamatik kuyruğuna girip bol sıfırlı bakiyeme bakıyordum. yalandan illüzyon deniyordum. yine para yatmamış diyordum. bir kadının yanına oturuyordum teklifsiz. yani senin yanına oturuyordum. sonra pis bir sokak köpeği seviyordum. onu bana ne çok benzetiyordum. öğrencileri durdurup bir sigara istiyordum. yani seni istiyordum. yaşıyor muyum, acaba sahiden birileriyle muhabbet ediyor muyum diye mehmet'in yazıhanesine gidiyordum.

sesler eksiliyordu birden. nagazaki'den havalanıp amerika'yı bombalıyordum. yalandan tarihi çarpıtıyordum. titanik'i bir kaşık suda batırıyordum. yani seni batırıyordum. o dar sokakta bir çocuğun bana doğru yuvarlanan topuna vuruyordum. bir dilenciye allah versin diyordum. dilenciyi kandırarak sana dair bir dua ediyordum. yaşıyor muyum, acaba sahiden zamanı biliyor muyum diye birilerine saati soruyordum.

sesler eksiliyordu birden. başka bir gezegende oturmuş sigara içerken dünyada hayat var mı diye düşünüyordum. yalandan aforizma üfürüyordum. yani seni düşünüyordum. kimse bilmiyordu ama bir yangının külünü yeniden yakıp geçiyordum. bir kilise de dua ediyor bir camide istavroz çıkarıyordum. yani dini aşkıma alet ediyordum. din ve aşk işlerini ayıramıyordum. yani allahı bu işe karıştırıyordum. meryemi ve isa'yı incitiyordum. yani seni incitiyordum. yaşıyor muyum, acaba sahiden seni seviyor muyum diye saatlerce elimdeki aynaya bakıyordum.

sesler eksiliyordu birden. ben muavini çağırıp bir su daha istiyordum.

02 Haziran 2014

kent radyosu

kent radyosu eski bir şarkıyı popüler etme peşindeydi. saat öğleden sonra üçtü. kuşlar da uçuyordu, bir adam elektrik faturası da yatırıyordu, bir çocuk dondurma alırken kampanya da kovalıyordu. yani anlayacağın benim dışımda her şey mevsim normalleriydi. bir ben miydim bu kenti sevmeyen, bir ben miydim sahiden?

kent radyosu nihayet o şarkıyı popüler etmişti. şimdi herkesin dilinde aynı pis sözler, aynı bozuk gramerlerle oynaşıyordu. her şeyin değiştiği, değiştirildiği yerde ben duruyordum özgül ve yalnızca kendinden sorumlu bir taş gibi. bir kehaneti haklı çıkarmıştım doğarak. şimdi de neresinden bilmem ama bağlanmıştım hayata. ölemiyordum.

bir ben miydim o şarkıyı sevmeyen, bir ben miydim sahiden?

01 Haziran 2014

requiem for a dream

uzunca bir caddede yürüyoruz. rüzgar bir güzellik yaparak önümüzden bir çöp yığınını uçuruveriyor. şurda, mavi tentenin altında bir kedi zamanın döngüselliğini kanıtlıyor. bir kedi hegel'e öykünüyor. nazenin parmağını uzatarak bir binaya bana bir şey gösteriyorsun. işte o an, uzakdoğudan bir şarkı yükseliyor, bir yerde devrim oluyor. bir adam koluma çarptığından dönüp pardon senor diyor. kerameti bir devrim diyorsun, dudağın değil kırmızı rujun konuşuyor, ilahi dinler konuşuyor, biliyorum modern çağa bir peygamber iniyor.

uzunca cadde bitince ara bir sokağa giriyorsun, ağzın bir faciayı ana haber bülteni dublajıyla haber veriyor, git diyorsun ne olur, ürkütücü ana haber bülteni sesinle. deli saçması bütün bunlar diye bağırıyorum arkandan, ancak rüyalarda olur böyle şeyler.
uyanıp nefes nefese, bir bardak su içiyorum.