04 Temmuz 2016

Arnolfinilerin Düğünü

Saçların demişti
Eski bir resme benziyorlar
Son akşam yemeği olabilir ya da
Arnolfini Evlenmesi
Ben bu türden masallara
İnanacak değildim
Babam ölmüş bir kere
Güzel şeyleri de bilmem
Yazım sahi bozuktur
Düzeltemem.

Anlamasınlar diye demişti
Gülüyorum sürekli
Bir şarkı olabilir belki
Örneğin veda busesi
Ben bu türden masallara
İnanacak değildim
Tenim solmuş bir kere
Güzel şeyleri de bilmem
Mamafih acıyla yoğrulmuşum
Düzeltemem.

Kentin öbür yakasında
Dostoyevski sevmiş
Bir varoş evladıyım
Süslü bir geleceğe adansam
Bakışımdan anlaşılır
Düzeltemem.

Hikayeni demişti
Çok merak ediyorum
Dilim bıçaktır en nihayet
Ağzım kan dolar
Anlatamam. 

22 Ekim 2015

Lilith

Ben yüzündeki yara izinden, ruhundaki yara izine giden kestirme yolu keşfeden ilk erkektim. Balkonundan acıyla dolu kalabalıkların göründüğü devasa bir yapıda, üstelik kupkuru bir haziran gecesinde, kırmızı rujdan taşan dudakların söylemişti bunu bana.  Şairlere de şiire de hiç tahammülün yoktu, sen Saba Melikesi Belkıs da değildin, çamurun ortasında açan bir Lotus da. Sen sadece kanserli bir hücreydin, bu sembolik anlatımda.

13 Ekim 2015

Yaşanmayan Zaman

Gri günler, akşamı geceye bağlayan sessiz karanlık, dünyanın yüzümüze yansıyan karanlık algoritması, ıslak asfalta sertçe vuran nalların çıkarttığı sesler, estikçe dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu unutturan şu başıboş rüzgâr, o rüzgârın etkisiyle arada bir diğerlerinin arasından sıyrılıp yüzünü çaprazlama kesen bir tutam saç, o bir tutam saçı ezberlenmiş bir tembellikle kulağının arkasına sıkıştıran uzun parmaklı beyaz eller, keşke hava biraz daha kötü olsa diyen ince dudaklar yüce bir porteyi tamamlıyor, biliyorsun. 

Kimsenin hatırlamayacağı o yaşanmamış zaman, anılarımıza biteviye havlayan o uğursuz köpek, içinden iyimser bir masal cininin aniden çıkıverdiği o ucuz şarap, balkonundan yorgun evlerin göründüğü o sisli manzara, durup dururken makyajını tazelediğin o sade ayna, ruhundan sen farketmeden taşan içindeki o hırçın deniz, tamamlanamamış bir şarkının hüznünü taşıyan içi ölü dışı diri bedenlerimiz, hayatın fotoğraf karesine benzeyen nadide anları yüce bir portreyi tamamlıyor, biliyorsun.

Ben sır tutamam ama şarap sır tutar, biliyorsun.

06 Ekim 2015

Mart 15

martın onbeşiydi
annen ölmüştü
baban seni tutuyordu
ben uzakta
sigara içiyordum
ali her şeyi anlıyordu
martın onbeşiydi
birisi taksiye biniyordu
şu kadın şu işportacıya
bu kaç para diyordu
seni uzaktan sevdiğimi
bir tek vedat biliyordu
martın onbeşiydi
her şeye dayanılırdı da
ali herşeyi anlıyordu