Gri günler, akşamı geceye bağlayan sessiz karanlık, dünyanın yüzümüze
yansıyan karanlık algoritması, ıslak asfalta sertçe vuran nalların
çıkarttığı sesler, estikçe dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu unutturan
şu başıboş rüzgâr, o rüzgârın etkisiyle arada bir diğerlerinin
arasından sıyrılıp yüzünü çaprazlama kesen bir tutam saç, o bir tutam
saçı ezberlenmiş bir tembellikle kulağının arkasına sıkıştıran uzun
parmaklı beyaz eller, keşke hava biraz daha kötü olsa diyen ince dudaklar yüce bir porteyi tamamlıyor, biliyorsun.
Kimsenin hatırlamayacağı o yaşanmamış zaman, anılarımıza biteviye
havlayan o uğursuz köpek, içinden iyimser bir masal cininin aniden
çıkıverdiği o ucuz şarap, balkonundan yorgun evlerin göründüğü o sisli
manzara, durup dururken makyajını tazelediğin o sade ayna, ruhundan sen
farketmeden taşan içindeki o hırçın deniz, tamamlanamamış bir şarkının
hüznünü taşıyan içi ölü dışı diri bedenlerimiz, hayatın fotoğraf
karesine benzeyen nadide anları yüce bir portreyi tamamlıyor,
biliyorsun.
Ben sır tutamam ama şarap sır tutar, biliyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder