04 Mart 2010

hatırlıyorum

her durumda zihin devam ediyor çalışmaya. odamın kör karanlığını bozan kibritim harekete geçirdi yine bilincimi. yüzüm birdenbire kibritin ışığıyla aydınlanırken, aklımın karanlık dehlizlerinde paslanmaya yüz tutmuş onca anı da aydınlanıverdi. kibriti erkenden söndürmedim bu kez, işaret ve baş parmağım yanana kadar tuttum. bu yazıyı da yanan parmak uçlarıma ithaf ediyorum, yoksa unutulmaya yüz tutan anılara değil.

kibritin ışığında, sevdiklerim aydınlandı. gerçekten beni anlayan insanlar, beni anladıklarını sandığım insanlar, anlamadıklarına emin olduğum insanlar, anlıyor gibi gözüken insanlar, bi siktir git başımdan Dante, diyen insanlar.

ilk olarak nedense raşit'i hatırlıyorum. absürd dünyamı yansıttığım arkadaşım raşit. aptalca şeyler konuşup, onlara içten kahkahalar patlatırdık onunla. ben o adamın, yüzeyselliğini severdim. belki de onun gibi olmak isteyipte bi türlü başaramadığımdandır. raşitle uzun uzun yürürdük yollarda, kardeşim derdi sarılırdı bana. hiç kırmazdı beni. hiç param yok diye çok beğendiğim bir ayakkabıyı alıp bana hediye etmişti. unuttum sanma raşit, unutmadım. gözlerim doluyorsa bu yalnızlığıma bu gece, o ayakkabıyı giyip, ziyan ettiğim içindir.

sonra mutlu geliyor aklıma, uzun saçlarına hep hayranlık duyduğum. mental sohbetlerine, farklı bakış açılarına bayıldığım adam. uzak bir yerde okulunda şimdi. kimbilir ne yapıyordur şu an?. hatırlıyor mudur beni. nedir karşılığım ondaki.. kollarımızı küçük yaşta kesip kanımızı içerdik, ciayco oyuncaklarıyla, legolarıyla beni de oynatırdı mutlu. paylaşım onun doğasında vardı. bana sivri dilini miras bıraktı, inandığın değerleri savunmanın gerekliliğini gösterdi mutlu.

ilk aşkımı hatırlıyorum. hala aynı yerde oturuyor ve aynı otobüse biniyoruz. durakta beklerken merhaba diyor bana. ben her seferinde utanıyorum. merhaba diyorum uzaklara bakarak. otobüs boyunca ihtimaller düşünüyorum. acaba diyorum, evde bulaşık yıkarken aklına geliyor muyum, Dante şu anda ne durumda diye merak ediyor mudur? acaba diyor mudur o da. sanmıyorum, otobüste her zaman, iş yerindeki muhasebe kayıtlarını düşünüyor gibi gelirdi bana o. ve birgün bu sayfaya bakıp kendiliğinden bahsedildiğini farketmeden okur mu bu yazıyı? artık tüm zorlamalara karşın sadece bir pragrafımı süseldiğini farkedecek mi? bunlar benim boktan düşüncelerim tabiki, biliyorum.

istanbul'daki kadını hatırlıyorum. hiç hakkım olmadığı halde hayatına girdiğim. özür bile dilemeden çekip gittiğim, ortada bıraktığım kadın. özür diliyorum senden çok sıradandın benim için, ama senin sıradanlığından daha sıradan kadınlara aşık olacağımı bilmiyordum ki, seni sıcak terketmişken. bilirim kelimeler hiç birşey anlatamaz. özrümü bi gazete kağıdına sarmalayıp, çöp kutusuna atma hakkını saklı tutttuğunu biliyorum. fakat tek terkettiğim kadın sen oldun, kendini şanslı saymalısın bence. bu bile sanatsal bir durum oluverir böylece.

öteki kadınları hatırlıyorum. tek porsiyonluk kadınları. benim tek porsiyonumken, başkalarının delice aşık olduğu kadınları, benim aşık olduğum kadınları düşünüyorum, onlarda bi yerlerde elbette birilerinin tek porsiyonuydu. bunu kabul etmek, içime sindirebilmek uzun zaman aldı. şimdi bundan bahsedebilecek kadar orospuyum gördüğünüz gibi.. onlar seks yaptığım kadınlardı, seviştiğim değil. ama yine de onlara şefkat besliyorum burdan bakınca. o zaman şehvet besliyordum biliyorum, söylemenize gerek yok.

gökhan'la öğrenci evindeki sohbetlerimizi hatırlıyorum. çoğu zaman babalarımızdan konuşurduk. derdik ki; ulan ne kadar da aynıyız. hikayelerimizin eksik taraflarını hep birbirimiz tamamlardık. tek benimle konuşurdu o adam, beni anlayan insanların başında gelirdi. sonra ben onun göğsüne yatardım, uyurdum orda. kızmazdı, homofobik takıntıları yoktu, bende olmadığı gibi. sakallarıyla oynardım. severdim ben o adamı. ve en önemlisi, her durumda dinlerdi beni. gece yarısı uyanıp bana yumurta pişirirdi. onun gibi bir kadın varsa beni bulsun lütfen.. güçlüydük onunla, ama bu gücü güçsüzlüğümüzden aldığımızı da çok iyi bilirdik.

yusuf'u hatırlıyorum, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı o adamı. küçük boyuna rağmen çok çıkan sesini. siyasi olaylara kayıtsız kalamayışını. anlatmak isteğine gem vuramayışını. kendiyle zaman zaman çelişen söylemlerini. ve iyiliğini, yardımseverliğini. onun yanında pollyanna'ya benzeyişimi hatırlıyorum. hayata onun gibi bakardım onun yanında. o dünyanın kurallarını bilir ve ona göre oynardı, hep ondan bunu öğrenmek istedim. bu özelliğine hayrandım. iyimserliği hala olmakla birlikte, bişeylerin kaybolduğunu görüyorum onda da. rüyadan uyanma yusuf. kabus sonrası yaşanan histerik durumlar sana göre değil, benden tavsiye. ben uzun süredir uyanık geziyorum.

bayram'ı hatırlıyorum. yitik sevdaları olurdu. severdi. inanmazlardı, ama severdi. kolay severdi biraz evet doğru ama severdi. neticede gözyaşları hiçbir coğrafyada yalan olamaz. her gözyaşı sahicidir. ben inanırdım onun gözyaşlarına. ben uzaktan severdim onu da. benim gibi özgürlüğüne düşkün bir adama varlığını hatırlatırdı.

caner'i hatırlıyorum. o sevimli ve semaptik adamı. uzakta olduğu halde, yakınımda olan o adamı. her zor duruma düştüğümde arayacağım o güçlü adamı. kesin tavırlarını hatırlıyorum. olmazsa olmazlarını. koyu gelenekçiliğini. onu eleştirmezdim, ben onu öyle severdim. olduğu gibi ve olduğu yerde, yanımda olması gerekmezdi. uzaklardanda aynı miktarda sevebilirdim onu.

sedat'ı hatırlıyorum. manyaklık derecesinde çevirdiğimiz onca geyiği. birbirimizi affedişimizi. kırgınlıklarımızdan, kadınlardan yediğimiz kazıklardan konuştuğum o adamı. ve onu buluşumu, kaybetmek istemeyişimi hatırlıyorum. karanlık mağaramda bana güç verirdi o. var olsundu bi yerlerde, hep dursundu. unutmasındı beni, gece uyumadan bir başka şehrin karanlığında, bir Dante vardı ne oldu lan ona desindi.

hayatıma giren, belirli zamanları paylaştığım, onca önemsiz insanı hatırlıyorum sonra. isimlerinden sıyrılıyorlar. hepsini aynı kategoride değerlendiriyorum. onları uçurumumdan iterken ben, onlar bu Dante ne şerefsiz ne yavşak adam dediklerini duyuyor gibi oluyorum. eyvallah deyip gidişlerimi hatırlıyorum. içimdeki buz dağından kopan parçaları hatırlıyorum. okyanus olduğunu hatırlıyorum o insanların.

annemi hatırlıyorum. beni deli gibi seven o kadını. alnı kırışık olan, takma dişli o kadını. beni üzmeyişini. delircem ben en sonunda dediğimde, tedavi uygulayan sözlerini. ıhlamurlarını, yemek hazırlayışlarını, mutfakta meşgulken arkasından sinsice yaklaşıp, sarılıp kokladığım, yanaklarına doyamadığım o kadını. evlat derdi, evlat kokuyorsun sen. oğlum derdi, ben erirdim içimden ama ona sadece efendim kelimesini ikram ederdim. annem benim hüznümdü.o bunu bilmezdi. bunu bilse aylarca ağlama nöbetlerine tutulurdu sonra, gözleri fırtınalı okyanuslara benzerdi.

ablamı hatırlıyorum. gerçekleşmeyen hayallerini. öfkesini. beni dakikalarca öpmesini. boyuma yetişmesi için eğildiğimi hatırlıyorum. ablam benim yansımamdı. yediği tokatları ben yerdim hep, attığı tokatları bünyemde eritirdim, içimde ablam yazan kutuya kumbaraya para atar gibi atardım ben o tokatları. bana her tokat attığında ona olan aşkım kuvvetlenirdi. keşke onun o basit hayallerini gerçekleştirebilsem diye düşündüğümü hatırlıyorum. ellerimin düşüncem kadar güçlü olmadığını, olamayacağını hatırlıyorum sonra.

ve babam. gözleri yemyeşil, kurbağa bakışlı. kırılgan yürekli babam. sefaletin ruhunu yıprattığı babam. o bedene tutsak yaşayan babam. bana olan hayranlığını kelimelerinden gizleyebilen, gözlerinden silemeyen babam. nefretimden ürken babam. kalbimi kırmamak için susan babam. sürtük ruhlu insanlar için ağzıma geleni söylediğim babam. ameliyat sonrası bana aslan oğlum deyip ağlayan babam. ağlamaz sandığım, ama ağlayarak beni yıkan babam. hasta yatağında öptüğüm kokladığım babam. kocaman ellerinde küçücük umutlarını taşıyamayan babam. babamın öldüğünü hatırlıyorum sonra... eğer bir babanız varsa, ona sakın güvenmeyin sizi bırakıp gidebiliyor istediği zaman. babam, benim koca göbekli tanrım.

ve kendimi hatırlıyorum. yokluğunda sefa süren kendimi. şimdiden öldüğünü kabullenen kendimi. hiçbir ayaklanmasını bastıramayan kendimi.

ve kelimelerimle seviştiğimi, sahip olmak istediğim tek şeyin kelimeler olduğunu hatırlıyorum.

6 yorum:

  1. ağlıyodum lan. kendi paragrafıma değil ama. neyse.

    YanıtlaSil
  2. "babam, benim koca göbekli tanrım."

    çok güzel bi yazı olmuş:)

    YanıtlaSil
  3. ben ağladım bile. ama senn paragrafında değil:) seni sen yapan bu anıları hep hatırla...

    YanıtlaSil
  4. Ağlama yetisini kaybetmiş bir insan olarak sesleniyorum bu yazıdaki bütün karakterlere ve anlatıcıya bir iki damlada benim için dökün. Sevgili Dante işte sen bunun için sevgilisin. Ağlamak değilde benim içimden seninle konuşmak geliyor. Konusu belli olmayan ve hiç bitmeyecek bir konuşma. Bu arada ben yani bu yazıdaki Yusuf karakteri Dante'ye ve yazısına konu olan bütün karakterlere selam ediyor güzel gözlerinizden öpüyorum yaşlı gözlerinizden.

    YanıtlaSil
  5. Yüreğine, kalemin sağlık Dante. yazı etkileyici ve akıcı. Adı geçen kişilerin bazılarını tanıyor olmanın zihnimde bıraktığı güzel aromayı anlatamam. keşke bir paragrafa konu olsam diye düşündüm içimden. ama zaman ve mekan farklılıkları işte ne yaparsın.

    YanıtlaSil
  6. nıkay radak nuğudlo kazu, kazu radak nuğudlo nıkay aralnasni

    "annemi hatırlıyorum. beni deli gibi seven o kadını. yemek hazırlayışlarını, mutfakta meşgulken arkasından sinsice yaklaşıp, sarılıp kokladığım, yanaklarına doyamadığım o kadını. annem benim hüznümdü.o bunu bilmezdi. bunu bilse aylarca ağlama nöbetlerine tutulurdu sonra, gözleri fırtınalı okyanuslara benzerdi.ablamı hatırlıyorum.beni dakikalarca öpmesini. boyuma yetişmesi için eğildiğimi hatırlıyorum.keşke onun o basit hayallerini gerçekleştirebilsem diye düşündüğümü hatırlıyorum. ellerimin düşüncem kadar güçlü olmadığını, olamayacağını hatırlıyorum sonra. ve babam.bana olan hayranlığını kelimelerinden gizleyebilen, gözlerinden silemeyen babam. nefretimden ürken babam. kalbimi kırmamak için susan babam. sürtük ruhlu insanlar için ağzıma geleni söylediğim babam.ağlamaz sandığım, ama ağlayarak beni yıkan babam. kocaman ellerinde küçücük umutlarını taşıyamayan babam.
    ve kendimi hatırlıyorum. yokluğunda sefa süren kendimi. şimdiden öldüğünü kabullenen kendimi. hiçbir ayaklanmasını bastıramayan kendimi.

    ve kelimelerimle seviştiğimi, sahip olmak istediğim tek şeyin kelimeler olduğunu hatırlıyorum. "

    YanıtlaSil