19 Eylül 2010

Oskar Matzerath

hanfendi, neden böyle müşkül-pesent bir haliniz var?.. bakışlarınız hangi şehrin altyapı sorunundan besleniyor ki siz böyle umarsız bir edayla gülümsüyorsunuz kimsesiz çocuk bakışlı sevdalara.. güzelliğinizi dört başı mamur belleyip, kendiniz için bir mastürbasyon alanı haline getirdiğiniz çok belli. sanırım arkadaşlarınızla 'kırılma' seansalrına katılıyorsunuz. çıtırsınız ya, en olmadı kırılırsınız bence, bu sizin son kozunuz gibi duruyor. hanfendi, neden bu kadar limited'siniz. zamanın uçup gidiciliği size bir şey ifade ediyor mu? yoksa siz ifade özgürlüğünüzü girdiğiniz her ortamda 'ay ne kadar güzelim bugün' cümlesiyle mi elden çıkarıyorsunuz!. güçsüzlüğün en edebi yanlarını, güçsüzlüğün aslında güç olduğunu anlamayacak kadar geri zekalı mısınız? zeka sizce matematik problemleri çözerken gösterdiğimiz çaba ve başarıya mı oranlanır?.. siz yalnızlığın patolojik  yönlerini göremeyecek kadar Prime-Time'sınız. bir insanın yüz ifadesinde sakladığı cümleleri, üzünç hallerini, boşlukları göremeyecek kadar mevsim-normallerisiniz.çoğu zaman sevgililerinize karşı, balkanlardan gelen soğuk hava dalgası'sınız. alçak basınç alanlarında bekaret mi kaybedersiniz? 'evlenene kadar olmaz' diyecek kadar anonim mi yaklaşırsınız dinozor adamlara? bütün görkemine karşın batan Titanik'ten haberdar mısınız? Yoksa sadece filminde bahsi geçen osuruk aşk hikayesine mi vurgunsunuz?

kalbimi kırmaktan bahsediyorsunuz. bu halinizle kalbimi kırmaktan bahsetmeniz, öylesine gülme efekti ki, size ancak yeniyetmelere fırlattığım gülücüğü fırlatacağım. lüks arabaların markalarını ne çabuk ezberlediniz, arka tamponunuzda hasar olması muhtemel, motor çok fazla kilometre yol yapmış olabilir, rot balans ayarına en yakın zamanda ihtiyaç var gibi görünüyor. kaç gecenin sabahında bir meta olarak alındığınız arabalardan yine bir meta olarak indirildiniz? oysa topuklarınızı o adamın kalbine batırdığınızı düşünmüştünüz. hanfendi, o adamların kalpleri yoktur, sikleri vardır. küfrün bana yakışmadığını söylüyorsunuz, oysa olur mu hanfendi küfür en çok bana yakışır. biz kelimelerle oynaşırız, ben kitapların satır aralarında onların külotlarını indiririm, coşkun orgazmlar yaşarız, niagara oluruz. ben onların bütün anlamlarını ağzıma alırım, hem bazen üçlü yaparız, kahve, sigara, kitap. güzel olur, size de tavsiye ederim. siz hangi civarlarda üçlü yaparsınız bilemem, ahlakınıza kuş kondurmazsınız, bilirim..

hanfendi, neden böyle kapitalist şirketler gibi bir haliniz var? retro-modern kavramından haberdar mısınız? üçgen peynir misali sos mu yaparsınız bacak aranızı zengin patronlarınıza. ah oysaki siz bilmezsiniz, o adamlar meta'ya taparlar, memeleriniz meta onlar için, kalçalarınız meta, üçgen peyniriniz meta, saçlarınız, gözleriniz. oysa bizim gibi kayıp adamlar şiir gibi görürler tüm bunları. kalbimi kıramazsınız demiştim ya, nedeni biraz da bu. en fazla ben sizin kalbinizi kırarım. çünkü biz Oskar Matzerath'ız, biz ruhumuzu küçük tuttuk, annemiz büyük alalım seneye de giyersin derken hep bedenimizi kastetti çünkü.

hanfendi, neden böyle ağlamaklı bir haliniz var? söylediklerimin çok ağır olduğunu düşünüyorsunuz muhtemelen. tamam hadi kalbimizi kırın, bize acı sözler söyleyin, biz onlar üzerine yepyeni şiirler, yepyeni yazılar inşa edelim, mühendis titizliğiyle çalışalım. kalbimiz yıprandıkça yazıyoruz biz, ilginç değil mi? sizin gibi mutluluğa tapınan insanların anlaması elbette beklenemez. hadi kalbimi kırın hanfendi, olmuyor sanırım, çünkü siz kalbimi kıramayacak kadar mevsim normalleri'siniz, ruhumda bir gedik açıp beni yepyeni edebi denizlere gönderemeyecek kadar, limited şirket'siniz.. dudaklarımla kaç memeye kaç dize karaladığımdan haberdar olamayacak kadar prime-time'sınız. marka ve değer kavramları arasında sıkışıp kaldığınızdan bu yazıda yazanları anlamayacak kadar çok satan'sınız.

hanfendi, hanfendi!..
böyle hışımla nereye gidiyorsunuz?..

2 yorum: