07 Eylül 2010

ding an sich

sen gülümsediğinde, ben bir usturlabın ucunda olurdum. ve sevişirken kaderimizin fasit dairesinde ben muhakkak senin sesinde uyurdum o sevişmelerin sonunda. nolursa ondan sonra olurdu, ateş kırmızısı mektuplar okuturdum sana çekmecemden çıkartıp, eski birkaç resim gösterirdim. bir silah dayardım alnına, tetiği sen çekerdin..

sen gülümsediğinde, olmayan gamzelerinde seyahate çıkardım ben. naftalin kokuları duyardım kasıklarından. oralara doğru sürerdim atımı. vücudunda serüvenlere çıkmaktan hoşlanırdım. sen rüzgar gibi konuşurdun, okyanus gibi bakardın. gözlerin gibi karanlıktı denizler, gözlerin gibi karanlık ve uzak. sen buna rağmen o denizlerden korkardın.. ve sanırdın ki; güzelliğimin dört başı mamur. oysa biz hiç sevmezdik, ayrılığın durağında apar topar inenleri.

sen gülümsediğinde ben belindeki gamzelerde çoktan korunaklı çadırlar açmış olurdum. üç oda bir salon hayallerine şemsiye olurdum, korunaklı limanlarda aşkımıza sponsor arardım.. oysa senin bilumum kayıtsızlığın da aşık olunacak ender yönlerden biriydi kanımca. sonra ben Demokles'in kılıcı gibi çıkartır, organımı sallardım sana. yüzünden esrik gülümsemeler gitmez, alaycı ses tonunu ciddi yüz ifadenle çeliştirir, beni muallak bir kafa karışıklığıyla seviştirirdin.. 

sen gülümsediğinde benim aklıma hangi kelimelerin düştüğünden habersiz, düşüncende gezintilere çıkardın. ben kelimelerden kalpler yapar, olmayan sevdaları süsler, paketler vitrine koyardım. yalnızlığımı teşhir ederdim. hayır, kalbim pazarlık kabul etmezdi. hayır, kalbim aşkları takside bölmezdi. hayır, kalbim kimsenin yalnızlığından komisyon almazdı. sen kelimelerden habersiz, mutlak gerçeklikler civarında bir evde otururdun. orda kimse iki kere ikinin beş ettiğini iddia edemezdi, bir üçgenin iç açılarının toplamı evrensel yasalara bağlıydı. 

sen gülümsediğinde ben fantazma denizinde kulaçlar atmaya başlardım. ellerimde utangaç parmaklar, parmaklarımda aslından habersiz tırnaklar.. senin analizlerin kendi içine düşen cam kırıklarını toplamaktan ibaretti. senin sevdaların lam ve lamelle aynı terminolojide yer alırdı. sen öpüşleri oda sıcaklığında saklamak taraftarıydın, bunu gittiğin her konferansta savunurdun.. 

sen gülümsediğinde, ben asırlar öncesinde yazılmış bir romanın ilk cümlesi olurdum.  

1 yorum:

  1. Eklemek bana düşer mi bilmem ama yine de gülümsediğinde sadakatini tutan yıldızlar kayardı desem anlaşılır sanırım :)

    YanıtlaSil