15 Nisan 2013

bay metin, mister metin, mösyö metin

her role uyabilir mi bir insan? her rolün adamı olabilir mi? metin olur. herkes olur, olabilir metin. bunu bir meziyet olarak da görmez üstelik.

hugo okur, jean valjean olur örneğin. üniversitede bir yılını raskolnikov olarak geçirmişliği vardır. daha niceleri; josef k, madam bovary, winston smith, robinson crusoe..

yürür metin. öyle kanlı canlıdır işte. yürür, yürüdüğü yeri düşünerek. kafası öne eğik, bakışları anlamsızdır ekseriya. yerde bir taş görür, hemen üzerine üşüşür onun. maddeden eksilir o sessizce. kimse farketmez bunu. taşın, taşlığını düşünür, ince bir dantel gibi inceden inceye işler bu düşünceyi. ortadaki bir mühendislik dehasıdır. birdenbire bir sigara çıkartır gömleğinin cebinden, paketin kapağını, sigara paketini incitmeden açar. bir çevik hareketle yakar sigarayı. işte şimdi metin, maddeden maddi sonuçlar çıkartmıştır. kimse farketmez bunu. incelenen taş revaçta değildir artık. metin, maddeden eksilir.

düşünce üç katmanlıdır metin'e göre. bu arada eğer şu an saat üçse ve günlerden pazarsa metin, düşüncenin katmanlarını anlatıyordur bir kahvehanede. çayını karıştırırken bile dinleyicilerin gözlerine bakmayı ihmal ertmiyordur, göz temasına önem veriyordur metin. kendini kaptırmışsa eğer hummalı bir konuşmaya, hiçbir şey durduramaz onu, kuvvetli bir gürültü bile uzaktır onun işitme sınırlarından. ama bu sınırlardaki mücadelelerde öldürülürse eğer tek bir askeri bile, birdenbire kuvvetli bir gürültü rolüne bürünür metin. ne yapıyorum ben diye düşünür.

handiyse kendini toparlar metin. ismini tekrar hatırlamıştır. bir bebeğin, elinde renkli bir kalemle defter karalaması gibi, hemencecik karalar tüm kötücüllükleri. esrimiştir çünkü, sığmaz kelimesinden taşar. bir çay daha ister.

gözlerden çekmeden gözlerini, basitçe bir içtepiyle oynar dudakları; 'dostlarım, düşünce üç katmanlıdır.' başkalarının tezlerine göre 'yoktur' metin ama kendi tezine göre delidir. iddialı bir delilik bile değildir onunki. kimse farketmez çünkü, otobüse binen, ekmek kuyruğuna giren delileri. böyle böyle destekler tezlerini metin. insanları 'kör olmakla' suçlarken bile tek gözü kapalıdır onun. kapitalizmi suçlarken bir köpeği dahi sorumlu tutar o. sorulduğunda anlatır, 'bu köpek' der, işaret parmağı da köpeği gösterir, 'doğasından sorumlu değildir sadece.' dinleyenin takip edemediği kuramsal açıklamalara girişir metin. anlamayanı farkedince 'mahkumum' der, üzülür. mesnetsiz bir yalnızlıktır onun varlığı, menfi bir yakıştırma gibi yapışmıştır üzerine ismi. bunalır. bu bunalımdan çıkmak için işte 'biraz mahkumdur o, biraz hakim hatta ve hatta biraz da avukattır o.' söylevsiz, sessiz bir manifestodur, okuması zordur.

günlük kurmaca içinde yoktur asla. şampiyonlar ligi finalini, üniversite finali ile karıştırır. farketmez, çayını çatalla karıştırır, sigarasını ters tutuşturur. burnundaki sümükle sokak çocuklarının ellerine kazara yirmi yerine elli tl tutuşturur.  bir katta ölü bulunmuştur çünkü o, katmanında boğulmuştur. üçüncü kattan denizi izlemektedir. asansörsüz tırmandığı üçüncü katta, pervasız bir esintiye yarenlik etme peşindedir. yeryüzünün üçüncü katında, göğün yedinci katındadır. sözlüğü, kevgirden geçirilmiştir. bir iş makinesine kolunu kaptırır gibi, kayışı kopan bir düşünce makinesinin dişlisine fikrini kaptırmıştır. bokunu, altına dönüştürmüştür. simyayı bilmeden simyacı olmuştur. olsun, kimyayı bilmeden oksijen solumuştur yıllarca. düşünür, bir eylem biçimi olarak düşünür üstelik. bir sıfat olarak düşünür olsa eğer adının 'utanır' olarak değiştirilmesini arzular o. der ki; 'düşünce hakkında düşünce' susar, doğru kelimeyi anımsamaya çalışıyormuş gibi yapar, biliyordur oysa, görünmeyen fotoğrafçılara poz veriyordur o sıra. aydınlanır gözleri, parıldar yüzü doğru kelimeyi anımsama oyunu sona erdiğinde 'sizi nasıl diyeyim, bilim adamı yapar.' fikrinin tezahürü aydınlansın ister dinleyicilerin gözlerinde ama yok yok, istediği etkiyi alamaz metin, beklentisi ısrarcıdır, ihtimaller sabittir, tecrübe kevgirde kalmıştır, sözlüğünde yer almaz.

umutsuzca gözlerden çeker gözlerini. çayına bakar metin, bulanık çayına. yarım bırakmayı sevmez metin. yarım bırakılmışlığımdan diye kolay bir sonuca ulaşır bunu düşünecek olsa, der ki; 'düşünce hakkında düşünce üzerine düşünmekse...'

izleyenler şoktadır.
geçici bir şoktadır.
hatta ben bu cümleyi yazarken şoktan çıkmışlardır.
metin, çayın bulanıklığındadır.
üçüncü katın kirasını düşünmektedir hatta.
ayağa kalkar,
ayağa kalkar, ayağa kalkmak tümcesini sorgular bir kaç saniye, bir kaç çelişki bulur.
ayağa kalkar, kalkarken yere biraz bilinç dökülür.
ayağa kalkar ve bağırır:
'Sadece Deliliğinizi Doğrular!'

anın ihtişamı henüz kaybolmamışken, masa fikir beyan eder:
"yanılıyorsunuz bence" der raskolnikov, bir suçlu gibi hızlı kelimelerle.
"vahşi yaşamın hayatımızın aslında özü olduğu ortada mister metin" der robinson.
"mösyö metin, size bir kaç konuda katılmıyorum ve bazıları, bazı konular da beni aşıyor, hem ben sadece bir hırsızım" der jean valjean.
"totaliter rejimler insanı ne hale getiriyor" der winston smith, madam bovary'e dönerek.
"hiç bir kadın tarafından terkedildiniz mi mösyö metin?" diye sorar madam bovary. 
ki bu aynı zamanda masadaki tek soru cümlesidir.

"bay metin" der ayağa kalkarak josef k., "ben size tamamen katılıyorum."

1 yorum:

  1. aklı başına geldiğinde mösyö metin "katılcak ne var bunda" dedi josef k'ya kaşlarını çatarak.

    YanıtlaSil