06 Ekim 2010

cehennem

yok olan bir şey gibi, yani aynalar, aynalar gibi, bir kimlik sonnet'si gibi adeta, fakat yüzünüz, sanki yüzünüze dokunsam ölürsünüz, bir dokunsam ölürsünüz, bilmediğim bir şiir gibi ölürsünüz, algıda kusur etmem kaygılanmayınız, gözleriniz bakunin'in anarşizmi gibi, elleriniz sanki sadece kendi varoluşundan sorumlu, sanki dostoyevski'nin varoluşçuluğu, elleriniz kimseye hesap vermeyecek kadar güçlü, utangaç ve solgun..

gitmeyiniz, durun, gidip durmayınız, sizinle metafor yağmurunda ıslanırız, dilleriniz sokrates'in keskin yargıları gibi, dilleriniz yaralayıcı, yani yok olmak gibi, yani bir kızıllıığı ellemek gibi, yani kızıllık, yani bacaklarınız, yani bacaklarınızın arası, dudaklarını öptüğüm o yarık, yani dışı kıpkızıl, içi bembeyaz. yani sartre'ın 'kendinde şey' dediği, yani 'balçıksı' dediği.. uluorta ölmeyiniz matmazel, yani ben içkiye ve nietzsche'ye düşkünüm, beni delirtmeyiniz matmazel.

ne var ki yaldızlı gökyüzüne benzer hallerim yok, solgunluk var demek istediğim, çoğalan bir şeyler, umursamaz bir şeyler, yani bencilce bir şeyler, yani sadece kendinde çoğalan bir şeyler, yani egosantrik, kelimem kadar güçsüz bir varoluş elbette bu, farkında oldukça utanan bir varoluş, yani bu bir nevi 'never ending way' matmazel. utanmayınız, memeleriniz daha masum bakışlarınızdan.

yani o memeler var ya, biri mağripe bakıyor diğeri maşruka, biri gel diyor diğeri gelme, yani memeler başlıca paradoksumuz olsun mu, olsun, sen şimdi hangi bilimin paradigması, billahi kafka'nın huzursuzluğundan başka bir şey değil bu yalnızlığınız, bu hissiniz, bu içkinin dibine vurma halleriniz, yani bu mutluyum halleriniz, bu herşeyden önemli benim halleriniz, bu balçıksı halleriniz, bu kendinde şey durumlarınız.

oysa ben sizi, ikonoklastik dönemlere benzetecektim, geç bizans'a, erken roma etkisine, yani ne biliyim myken uygarlığına benzetecektim, yani sizi tarihe mal edecektim, yani siz gittiniz kimlere mal oldunuz, yani demek istediğim biraz malsınız, olsun, sizi seviyorum, olsun sizi, aleksey ivanoviç'in polina'yı sevmesine benzer seviyorum, sizi katoliklerin isa'yı sevmesine benzer seviyorum, olsun, vallahi ben sizi nietzsche'nin lou salome'u sevmesi gibi, kafka'nın milena'ya yazdığı mektuplar gibi, neyse, sizi tarihe mal ediyorum. bakışlarınız barok mu? yani benim kalbim biraz rokoko'dur da.

yani ben sizin amınıza koyayım matmazel. bilinç kaybı bu, kelimem özensiz yani, bilinç akınca küfre gider dilim, yani amınıza, yani koyayım. yani vurgu tonunu korumak meselesi, yani benimle delirmek ister misiniz matmazel, benim kalbim biraz yorgundur, hem dilim içkiye, hem zihnim nietzshe'ye düşkündür matmazel.

yani matmazel sizi anarşimden çok sevdim, ki kimseye yapmam bu iyiliği.

1 yorum: