21 Ocak 2010

sehpadaki parmaklar

sehpanın üzerinde az miktarda eroin, dünden kalma yemek tabağı, yarısı tüketilmiş bir sigara paketi. az biraz yalnızlık sehpanın kenarından düştü düşecek. hayallerine o kadar yenik düşen bir yalnızlık ki bu o sehpadan düşse darmadağın olacak. sehpanın üzerinde sigara küllerinden kendini kurtarmaya çalışan ve devamlı öksüren bir kitap; Görünmeyen-Paul Auster.

umutları tartan bir kantar edasıyla, mesafe tanımaksızın savrulan düşünceler. onlarda sehpanın üzerinde. ve senin küçük, beyaz ellerin, upuzun parmakların. elimde hissetmenin hobim olduğu parmakların. o parmaklarda ömür geçirmek isteyen ben. birden parmaklar beliriyor sehpada. çok kısa süre ama, sanki bir anlık. ve sonra benim ellerim beliriyor. kanlı.

sehpanın üzerine bir bıçak bırakılmış, bi de ucu mürekkepli bir kağıt var, belli ki az önce bir mektup yazmışım. o mektubu yazarken bu şimdi gördüğüm kağıda mürekkep bulaştırmışım biraz.

ve sehpada yokolmuşluk hemen eroinin yanında duruyor. kokuşmuşluk bu yoğun kalabalıkta aşağılarda kalmış gibi ama onunda kokusu hissediliyor sehpaya doğru eğilince. ve sehpada bir toka. o kadının olmalı. belli ki geçmişin bir anısı, bir ikon. bir anafor belkide. bilinmiyor. bilinen tek şey; onun orada durduğu. neler anlatmak istediğini tokanın sadece kendisi biliyor. biz bilmiyoruz.

sehpanın üzerinde bir böcek. neredeyse herşeyin üzerinde dolaşıyor uzun bacaklarıyla, en son sigara paketinin üzerine çıkıyor. antenlerini bir iki kez ileri geri oynattıktan sonra hareket ediyor tekrar hızlıca. ne kadar amaçsız. ona özeniyorum o anda. ona hayranlık duyuyorum. sonra sigara paketinden bir sigara alıyorum. çakmak ilk denememde yanmıyor ikinci denememde bir anlık bir olay, bir kurgu mu bu? deli miyim? senin ellerin, o uzun parmakların uzanıp ateşliyor sigaramı. geri sayıma hazırım sanki.

sehpanın üzerinde hayaller, en köşeye itilmiş. sanki bir bilinç tarafından adice dışlanmış bu hayaller, sanki yok sayılmış. ve intihar. sehpanın üzerindeymiş oda. onu görmüyoruz ilkin, oysa o hep ordaymış. intiharı görünce başımı duvardaki postere çeviriyorum. bir tarafından havalanmış postere.

iki hayat var sehpanın üzerinde. eller görünüp kayboluyor. uzun parmaklar. kurtulamıyoruz bu uzun parmaklardan. sehpanın üzerinde bir kokuşmuşluk var, bir de felsefi bir söz yankılanıyor. ama alelacele, elimizle tutamıyor, hissedemiyoruz o sözü. sehpanın üzerinde merak, acı, yok olan bir hayatın tasviri duruyor.

sen o sehpadan habersiz, düşüncende uyuyorsun. hiç uyanmıyorsun düşüncendeki uykudan. o sehpa senin ellerinden bahsediyor. sen o elleri sanatı baltalarcasına, köhnemiş bedenlere hizmet ederken kullanıyorsun. oysa o eller,o parmaklar. benim müzemde saklanmalıydı.

benim müzemde kitaplar okumalı, benim müzemde intihar etmeli, benim müzemde eroin kullanmalıydık.

o eller benim sayfalarımı çevirmeliydi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder