03 Ocak 2015

Kısa Roman II

bir an kusacak oldum da sonra güç bela tuttum kendimi. güvertede herkes meşgul olduğu işi bırakmış, denizden az önce çıkarılmış olan cesede bakıyordu. ceset ancak denizde günlerce yüzdükten sonra bu görünümü almış olabilirdi. mürettebatın bazısı, ceset hakkında denizcilere özgü bir rahatlıkla espriler yapmaya başlamışlardı. içlerinde venedikli bir koloniden esir düşmüş olan ısrarcı bir italyan, beni de sürüklemek istedi oraya. neyse ki savuşturdum onu. küpeşteye tutunup, karımı, çocuklarımı ve evimi düşündüm. deniz, karanlık masallardan çıkmış bir canavar gibi geldikçe üzerime, bir an bu yolculuğun hiç bitmeyeceğini düşünüp kederlendim. 

küpeşteden alta eğilerek, benden çok rüzgarın içeceğini bildiğim sigaramı yaktım. sonsuz bir mavilikten çok, gece gibi karanlık denizin yüzeyini izlerken, denizcilerin neşe içerisinde az önce onları yeterince eğlendiren cesedi, denize atmak üzere olduklarını fark ettim.

kara gibi, deniz de kendi kanunları olan başka bir coğrafyaydı; ölüler gömülmezdi, canlılığını yitirmiş herhangi bir şeye hürmet edilmezdi, denizde her şey işe yararlılığı ile ölçülürdü. 

cesaretimi toplayıp, barbar denizcilerin seramonisini izledim. ceset denize bir zamanlar adı, mesleği, karısı ve çocukları olan bir varlık gibi değil, içi bir yığın malzemeyle dolu bir konteyner gibi düştü. 

2 yorum: