28 Mayıs 2013

boy with no name

belleğin inşası yavaş yavaş yapılır. misal. 

1996 yılından kalma, eski bir zeminin tabanına yayılan bir gazete, o gazetedeki bir üçüncü sayfa haberi, üçüncü sayfada haberin yeraldığı paragrafın bi bölümünün yırtılmış olması, gazetenin iç burkan sararmışlığı, haberdeki fotoğraf, haberi yapanın ismi, haberi yapmış olan kapanmış gazete ve gazeteye damlamış bir damla boya.

bazen kayıtlara geçmek hüzünlü bir yön barındırabilir. haber değeri taşımak yine de popülerliğe yönelik atılmış ciddi bir adımdır. ölüm dediğim ya çok hüzünlü ya da çok pratik bir şeydir.

hüzün mesela çok arabesk bir kelimedir. arabesk dediğim acıyla yoğrulmuştur. ama

arabeskin acıyla yoğrulmuş anlamından arındırılmış başka bir şeydir de benim için kelime.

hüzün dediğimiz, incecik bir şeydir, kırılgan bir şeydir. bir çocuğun külahından şappadanak düşen bir dondurmadır, fanusunda yüzen mavi bir balıktır, rüstem'in çay getirip götürmesidir.

geçmişe duyulan özlemin bazen hüzün barındırdığını sanır insan. yitirmektir o. hüzün de tıpkı bellek gibi yavaş yavaş inşa edilir çünkü. çünkü geçmiş anılarla var. anılar belleğin inşasıyla.

her zaman simit aldığın pastanenin adını unutursun. yitirmektir o. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder