13 Temmuz 2011

mauvaise foi

Seni bir şeylere benzetmek olmamalı. Yani mütemadiyen olmamalı. Kendi halinde, kendinle, ellerin ve sesinle, sesin ve nefesinle ve en önemlisi kirpiğinle, kendi kendine varolmalısın. Yani böyle bende değil, kadehin içinde uyuyakalmış yalancı cinler gibi değil, ruhumda gedik açan ölümcül soundtracklerde değil. Yani böyle birdenbire, yani teninle belki ama benimle değil. Yani demem odur ki; seni bir şeylere benzetmek olmamalı.

Seni bir yerlerinden düşlemek olmamalı. Yani en eski bir sözden, bir kırık dökük, neden söylendiği belli olmayan, ki yayvan bir ağızdan, ki kirli bir ağızdan söylenmiş eski bir sözden düşlemek olmamalı. Belki memelerinin uçlarından dişlemek gibi, belki kasıklarının isyanını bastırmak uğruna ilan ettiğim genel seferberlik erotizm tarihinin Fransız ihtilali yerine geçerse diye Jan Darc’ın cinsiyetinin bir anda değişivermesi gibi. Yani seni düşlemek, böyle kaygan yerlerinden değil de, kuru bir sözden değil de, bir hatıradan değil, yalnızlıktan hiç değil de, ölüm korkusundan belki, evet ölüm korkusundan düşlemeli seni. Yani demem odur ki; seni bir yerlerinden düşlemek olmamalı.

Seni  sevmek böyle saçma olmamalı. Yani hülyalı bir bakış gibi olmamalı. Yani bir şeyleri anlatmak gibi olmamalı. Bir şeyleri karıştırmak gibi olmalı. Altkültüre üç dakikalık saygı duruşu belki, belki nefertiti’nin gelen dip boyası gibi, yani ne bileyim mermi felsefesi gibi sevmeli, düşmanca ve katatonik belki, ama pişmanca ve patetik olmamalı. yani demem odur ki; seni sevmek böyle saçma olmamalı.

Seni özlemek böyle acı olmamalı. Yani rahat bırakmalı artık bizi insan doğası. Kelimenin içine nüfuz eden bir esrarkeş tavrı yüzümüze yüzümüze vurmamalı. Arabanın arka koltuğunda kaldırınca kafamı yukarı akıp giden ışıklar seni hatırlatmamalı yani. Yani ne zaman here comes the rain again? Yani mevsim bahar olunca, sevenler kavuşunca,  bende özledim bende şeytan üçgeninde kalsa aklımın odacıkları, heartbreak hotel sakinlerine yayılır ince bir alkol ve ot kokusu. Yani seni özlemek gece vakti çıkılan bir şehirlerarası yolculukta herkesin tepe lambası sönükken benimkinin yanması. Geri kalan tüm jargon, tüm tarih, tüm felsefe ve edebiyat ve tüm kimya bir artalan olarak çocukların hayal gücüne bırakılmalı. Gerisi, senden sonra öptüğüm tüm dudaklar adına yemin ederim ki teferruat! Yani demem odur ki; seni özlemek böyle acı olmamalı.

Seni kimsesiz ve sessiz, sessiz ve kalabalık, kalabalık ve acımasız şehirlerde kirletmek olmamalı. Kıpkırmızı olmamalı mesela. Yani sen bilmiyorsun da tsunami gibi kalkan organlar var o şehirlerde, yani bir halk türküsü gibi yazık ettin gençliğine deme cesareti içimizi allak bullak ederken, yani seni dost meclislerinde yarı küfür yarı isnatla anarken, yani aslında böyle böyle dillerimiz kanarken, susup yerimize oturtunca sen bizi, biz cümlenin noktası oluveriyoruz. Ölüveriyoruz. Yani suratlarımızda gündüzden kalma hummalı hüzünlerle seni anarken, sen suratımıza suratımıza İskandinav fiskeleri vurma ne olur! Seni kirletmek, belki bir durakta eski bir dostu, kasıtlı bir havayla bir sinsi hesaplanmışlıkla 5 dakika bekletmek gibi olmalı. Yani demem odur ki; seni hunharca kirletmek olmamalı.


Yani demem odur ki; sevgiye dair kaç soru varsa hepsi ani bir kararla boş bırakılmalı.

Senin beni tanıman için sevgilim, Ruhumun takım elbisesi olan tenime bir sarı gül takılmalı.

Senin beni sevmen için sevgilim, bir kitlesel hareketle bütün tanrıtüyü kelimeler yakılmalı.

3 yorum:

  1. "Gerisi, senden sonra öptüğüm tüm dudaklar adına yemin ederim ki teferruat! " senden önce yaşadıklarımın hepsi kafamı ..... muhtemelen bir sonraki yazına kadar yine aynı olacak.

    Bu arada sürekli uzama eğiliminde olan cümlelerin bana bir nebze olsun Peyami Safa'yı hatırlattı yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. "Yani demem odur ki; sevgiye dair kaç soru varsa hepsi ani bir kararla boş bırakılmalı.

    Senin beni tanıman için sevgilim, Ruhumun takım elbisesi olan tenime bir sarı gül takılmalı.

    Senin beni sevmen için sevgilim, bir kitlesel hareketle bütün tanrıtüyü kelimeler yakılmalı."

    eskiden, yazılarını çok severdim çocuk. dört gözle beklerdim.

    artık seni hayranlıkla okuyorum. kitabı filan çıksa da alsak diyorum ki bu çok nadir olur..

    süpersin...

    YanıtlaSil
  3. yılmaz erdoğan yeraltına inmiş gibi bir his uyandırdı bende. eski yazılarına nazaran o kadar beğenmedim fakat ufuk açıcı bir yazı. farklılığın zamanla kendi sıradanlığını ilan etmesi gibi.

    YanıtlaSil