06 Haziran 2010

Postmodern Mektup

sana bu satırları bir sonbahar akşamının felç olmuş köşesinden* değil de, zihninde çok tuhaf olay vuku bulmuş bir adamın bilinç dışından yazıyorum.

bütün mektuplara kan bulaştırmak gibi bir adetim var, biliyorsun. adet olmuş kadınların ruhlarına bulaşmamak gibi bir adetim var, biliyorsun. cümleleri özgür bırakmak gibi psikopatik davranışlarım, bir insanın diğeriyle konuşmasını oral sekse benzetmeye varan ilginç metaforlarım var, biliyorsun.

cümlelerimin aralarına sıkışmak gayesinde olduğunu biliyorum, ancak bunu başarman imkansız gibi görünüyor. zira kelimelerle sıkı dostluklarım var. o kadar ki en az kullandıklarım dahi ne zaman arasam, ne zaman başım sıkışsa gelirler, zihnimde bir soluk alıp, çay-kahve içerler. o yüzden bu türden ucuz numaralara kalkışmamak senin yararına olur..

ve orospulaşmanın coğrafyası olmadığını, ancak izlenmesi gereken bir metodunun olduğunu biliyoruz ikimizde. ne var ki hepimizi kuşatan bu siyasi atmosferde, kimseyi kırmadan, kimseyi incitmeden, ne sevişme ne de savaşma imkanımız var. yalnızlığımız hala bizim sidikli kontesimiz mi?** elbette değil, sen yalnızlığını bir bir barın bodrum katında, tanımadığın adamların muazzam çekiciliğinde bırakırken, bende kendi yalnızlığımı ölü bir kadının, zengin dairesinin yatak odasında bıraktım.

sana bu postmodern mektubu, bilmem kaçıncı sokağın bilmem ne apartmanın bilmem kaç numaralı dairesinden yazıyorum. az önce bir cinayet işledim, o yüzden ellerim kanlı. bütün mektuplara kan bulaştırmak gibi bir adetim var, biliyorsun.

biliyorsun ki aşk maalesef bir kadının kalçalarında başlıyor. bunu uzun uzun konuşmuştuk seninle de, acaba demiştik bu düşünce, bizim hastalıklı fantezilerimizin bir ürünü mü? sonra uzun tartışmalar sonunda bunun evrensel bir yasa olduğunu kabul etmiştik ikimizde. lütfen sevgilim, daha az önce işlenmiş bir cinayetin ardından yazılmış bir mektupta konu bütünlüğü, paragraflar arası bağlantı arama. varsın cümleler vurucu olmasın, varsın bir katil olalım biz bu eski yasaların karşısında. bırakalım herşey düşeceği yere düşsün.

 ......


inanmazsın ama dün gece hiç bilmediğim bir şarkı söyledim. sözlerine vuruldum adeta. sonra korktum, sonra gülümsedim. gülümsedim çünkü, hiç kimse bilmediği bir şarkıyı, daha önce hiç duymadığı bir şarkıyı söyleyemez. bu ruh halinin, soğukkanlılıkla işlenmiş bir cinayete kapı açması çokta şaşılacak bir durum değil sanırım.

çünkü her sevişme küçük çapta bir savaştır aslında, biliyorsun.

cümlelerimin arasına sıkışmak gayesinde olduğunu biliyorum sevgilim, ancak bildiğin gibi kelimelerle stratejik ortaklıklarım var. o yüzden beni o boktan kelimelerinle tehdit etmeye kalkma bir sonraki mektubunda. biliyorsun psikopatik davranışlarım var. daha az önce işlenmiş bir cinayetin ardından yazılmış bir mektupta konu bütünlüğü, paragraflar arası bağlantı arama. aslında sevgilim, beni bir daha arama.

ve sevgilim ellerim kanlı, o yüzden her mektuba bulaştırırım biraz.

bu mektubu sana bir sonbahar akşamının felç olmuş köşesinden yazmalıydım. ancak az önce defalarca bıçak sapladığım bedeninin bulunduğu odadaki küçük masada yazmak zorunda kaldım maalesef.

bu satırları, hatta en sevdiğim kelimeleri delicesine akan kanlarının arasına bırakıp, çıkıyorum.

lütfen sevgilim lütfen, daha az önce işlenmiş bir cinayetin ardından yazılmış bir mektupta konu bütünlüğü, paragraflar arası bağlantı arama. aslında sevgilim, beni bir daha arama.

bilirsin kelimelere şantajlar yapmışlığım, çoğunu haraçlara bağlamışlığım vardır.

öldüğün için hüzünlenme sevgilim. en nihayetinde senin aşk aşk deyip yanıp tutuştuğun, uğruna ölürüm dediğin şey sadece bir fantazma.


  *Onur Şenli'nin Agora Meyhanesi şiirinden.
**Can Yücel'in Sevgi Duvarı şiirinden.

3 yorum:

  1. güzel,diğer yazıların gibi..

    YanıtlaSil
  2. Her mektup, mutlaka ve mutlaka, d'okunur. Ama bugün ama yarın...

    YanıtlaSil
  3. yazmalısın, kitap yazmalısın. büyük şehir kaşarlarının aksine.

    YanıtlaSil