Hikâyeme böyle başlamak
istemezdim. Yani devasa bir binanın en tepesinde oturmuş sakin tavırlara sahip
bir serseri görünümüyle en azından. Size sisli bir gecede filizlenen nahif
aşklardan, süratli bir geceyi tamamlayan hızlı görüntülerden, ruhunu bu
anlayışsız dünyanın karanlık köşelerine asla düşürmemiş olan mutlu insanlardan
bahsetmek, var olduğunuz günden bu yana içinize yayılan o ince sızıyı biraz
olsun dindirebilmek isterdim.
Fakat bu karanlıkta
ancak bir sigara yakılır.
Tepesinde oturduğum
şu betonarme yapı birazdan çeşitli polis departmanlarının araştırma sahası
olacaksa, hakkımda hazırlanan dosyalarda müstehzi sırıtan üniversiteli gençlik
resmim, hayat dolu bu gencin neden bu binanın tepesinden kendini boşluğa
bıraktığı sorusunu akıllara düşürecekse, psikoloji bilimi bazı hastalıkları
yakıştıracaksa bana, tutarsız davranışlarımı anlatan pek çok arkadaşımı
dinleyeceklerse, dünyanın jonglörleri aynı labutları çevirecekse, gazetelerde
haber oluşum hüzünlü yönler barındıran sade bir haber niteliği taşıyacaksa,
belki de bu acı haberin yanında bir mağazanın indirim haberini veren devasa bir
görsel yer alacaksa, sonra katlayacaksa beni
eller, bir kahvehane masasının üzerinde duracaksam, bir öğrenci evinin
kahvaltısına altlık, rastgele girilen bir internet sitesinde giderek eskiyen
bir haber olacaksam eğer, size dünyanın güzel bir yer olduğu masalını anlatmaya
kalmak, büyük bir riyakârlık olmaz mıydı?
O yüzden kendimi
aşağıda gözüken derin karanlığa bırakmazdan az önce, bir kez daha zamanın tam
içinden sesleneceğim kâinata, rüzgârın sesimi uzaklara taşıdığı bu bilindik
macerada uzaklarda bir çingene kadınının dilinde eski bir ninniye, ninniyi
işiten minik kulaklarda rahatlatıcı bir melodiye, başka bir coğrafyada adilane
bir hükümdarın buyruğuna, o buyruğun yol açtığı savaşın çığırtkan borazanına
dönüşecek sesim. Yüzümdeki aynı gençlik ifadesi birden yüzyılımızın iltihaplanmış
bütün ideolojilerinde, tarihin en kuytu ayrıntısında, bu yaşlı evrenin yükünü
taşımaya çalışan bir yoksulun çirkin ellerinde, sadece bir istatistik niteliği
taşıyan milyarlarca hayatın ezberlenmiş hareketlerinde tekrar tekrar belirecek.
Sonra önümde duran derin karanlık yutacak beni, o zaman anlattığım bütün
hikâyeler yalnızca geceleri duyulmak üzere bu binanın tepesinde tekrar tekrar
anlatılacak başka ağızlar tarafından. Çünkü talihsizlikleri kanserli bir hücre
gibi ruhuna yapışmış olan insanlar için, çünkü dünyayı umut dolu bir yerküre
olarak tasavvur etmekten uzak insanlar için uyku saati olarak hazırlanmış sade
bir karanlıktan ibaret sayılamayan gece, hayatın bütün karşıtlıklarını tüm çıplaklığıyla
gösteren gece, tüm eşitsizlikleri aynı ışıkla aydınlatan gündüzün kirli
aydınlığına yeğdir.
Hikayeme böyle
başlamak istemezdim fakat bu karanlıkta ancak bir sigara yakılır.